22 Şubat 2015 Pazar

Veteriner Seçimi ve Aşılama

Köpeğiniz olduğu zaman düzenli gittiğiniz, sizi ve köpeğinizi tanıyan bir veterinere sahip olmanız çok önemlidir. Benim başıma bir şey gelmez demeyin, köpeğinizi alır almaz hemen veterinerinizi seçmek için çalışmalara başlayın. Ne yazık ki iyi veteriner bulmak çok ama çok zor. Bugünün veterinerlerinin çoğu köpek sağlığını ikinci plana atmış, tek amaçları para kazanmak olan kişiler. O nedenle kesinlikle ince elemeli ve sık dokumalısınız.

Veterinerinizi seçmeden evvel;
- 24 saat açık olduğundan veya kapalı olduğu saatlerde size ulaşılabilme ve acil müdahale garantisi verdiğinden,
- Sahipli köpeklerin yanı sıra sokak hayvanlarını da ücretsiz olarak muayene ettiğinden,
- Köpek türleri, asgari olarak köpek psikolojisi ve eğitimi gibi doğrudan görev alanı olmasa bile ilgilenmesini beklediğimiz konular hakkında bir miktar bilgi sahibi olduğundan,
- İlk tanışma anında herhangi bir ücret talep etmeksizin köpeğinizin ön muayenesini yaptığından, gözlerine, dişlerine, kulaklarına bakıp, kilosunu kontrol ettiğinden,
- Köpeğiniz ile tanışırken güleryüzlü bir hava takındığından ve gerçekten hayvanları sevdiğinden,
- Eğitiminin ne seviyede olduğundan, hangi konularda uzmanlaştığından, yanında çalıştırdığı diğer kişilerin kimler olduğundan,
- Size gereksiz yere bir şeyler satmaya çalışıp, çalışmadığından,
- Özellikle çevrede bulunan diğer veterinerleri kötülemediğinden,
- "En ufak sorununuzda hiç çekinmeden arayabilir, gelebilir, sağlığı ile ilgili her konuda bize danışabilirsiniz." şeklinde yapıcı bir tutum sergilendiğinden,
- Fiyatlarının çevrede bulunan diğer rakiplerine göre olumsuz anlamda farklılaşmadığından, farklılaşıyor ise buna mukabil bir kalite artışı vaad edip etmediğinden

emin olunuz. Bölgenizde köpeği olan diğer kişilerle tanışınız, fikir alışverişinde bulununuz, potansiyel veterineriniz hakkında istihbarat toplayınız. Veterinerinizi seçtikten sonra yapacağınız gözlemler ile kararınızın doğruluğunu sorgulamaya her daim devam ediniz ve kafanızda oluşan soruları sormaktan çekinmeyiniz. Gerçekten olumsuz bir olayla karşılaşırsanız da veterinerinizi değiştirmekten imtina etmeyiniz.

Bu aşamadan sonra yavru köpeğiniz için en önemli şey ise aşı takvimidir. Kişilerden pek çok farklı aşılama sırası ve aşı türü duyabilirsiniz; ve bu kişilerin hepsi de kendi önerdiklerinin doğru olduğunu iddia edeceklerdir. Bazısı der iki aşı arasında 1 hafta olmalıdır, diğeri der en az 10 gün olması gerekir vs. vs. diye, örnekler artırılabilir.

Öncelikle ortaya şunu koyalım: "Gereksiz ve yanlış zamanlı aşılama köpeğinizin sağlığını olumsuz olarak etkiler."

Bu nedenle yaptıracağınız aşıları doğru bir şekilde seçmelisiniz. Köpeğinizin yaşadığı çevreye göre bir aşılama programı oluşturmalısınız, örneğin neredeyse bütün vaktini evde geçiren ve çalılık alanlarda pek fazla gezmeyen bir köpeğe Lyme aşısı yapmak çok da gerekli değildir. Bunun yanı sıra, bol bol ormanlık alanlarda size eşlik eden köpeğinizin Lyme aşısı da kesinlikle ihmal edilmemelidir. Köpeğinizin nasıl bir çevre ile etkileşim içerisinde bulunduğunu iyice tartarak, veterinizle de gözlemlerinizi paylaşmak suretiyle köpeğinizin aşı ihtiyaçlarını belirleyiniz.

Arye'nin aşı takvimini sizlere fikir vermesi açısından aşağıda gösteriyorum.

1) 19.9.2014 - Karma Aşı
2) 10.10.2014 - II. Karma Aşı
3) 20.10.2014 - Bronchine
4) 31.10.2014 - III. Karma Aşı (Safkan olmayan köpekler için üçüncü karma aşıya ihtiyaç olmadığını düşündüğümü de belirtmek isterim.)
5) 10.11.2014 - II. Bronchine
6) 25.11.2014 - Kuduz Aşısı

Göreceğiniz üzere hemen hemen bütün veterinerlerin tavsiye ettiği Corona aşısını yaptırmadım çünkü araştırmalarım neticesinde yaşam süresi 2-3 ayı geçen bir köpeğe Corona aşısı yapılmasının gereksiz olduğu kararına vardım. Sizler de bu konuda araştırma yaparak, Amerika ve AB'deki veteriner birliklerinin yazılarını inceleyebilirsiniz. Neticede, Corona aşısının içeriğini, nelere iyi geldiğini ve yaptırılması gerekip gerekmediğini veterineriniz ile tartışarak kendi kararınızı verebilirsiniz. Bu bahsettiğim aşılar dışındakilerin hepsi köpeklerin etkileşim içerisinde olduğu çevre göz önüne alınarak ve isteğe bağlı yaptırılmalıdır; sadece yukarıdakiler olmazsa olmazlardır. Bundan sonra yapacağınız tek şey aşıları yılda bir kez tekrardan yaptırmaktır. (Kuduzu aslında 3 yılda bir kez yaptırsanız bile olur ancak ülkemizde kanuni zorunluluk gereği her yıl yaptırılmalıdır.) Bunların haricinde köpeğin iç ve dış parazit tedavilerini de aksatmadan 2 aylık periyotlarda tekrarlayarak yaptırmayı unutmayın.

Sağlıklı günler dilerim.

21 Ekim 2014 Salı

Arye ile İstanbul Yolculuğumuz

Arye'yi alacağımız için çok heyecanlı bir şekilde Antalya'dan saat 10'da yola çıktık, rotamız Güzelbahçe/İzmir idi, sonrasında 21.30'da Bandırma'da arabalı vapura yetişmemiz gerekiyordu. İlk sürprizi Arye'yi taşımak için kullanmayı düşündüğümüz taşıma çantasını monte etmeye çalışırken yaşadık; Zooplus'tan sipariş ettiğimiz ürünün parçaları eksikti ve birleştiremiyorduk. Ürünü son gün monte etmeye çalıştığımız için kendimize kızsak da artık çok geçti. (Zooplus müşteri hizmetleri sonrasında sorunumuzla çok iyi ve hızlı bir şekilde ilgilendiler; ürünü onlara kargoyla geri yollar yollamaz kredi kartıma para iadesini gerçekleştirdiler. Bu siteyi de öneririm.)

Öğleden sonra TİM Köpek Çiftliği'ne Arye'yi almak için varmıştık. Hemen kafesine yöneldik ve kardeşlerden birinin zaten evi terk ettiğini gördük, biz de Arye'yi alınca, geriye iki kardeş kaldılar. Arye'yi yanımıza alıp, yetiştiricimiz Selçuk Bey ve ortağı Nesim Bey ile bir süre sohbet ettik. Önceden hazırladığımız soruları yöneltip, cevaplarını aldık. Arye'nin gelişimi, karakteri, bugüne kadar kaç kişi ile tanıştığı, beslenme düzeni, ırkın yatkın olduğu hastalıklar, ırkının özelliklerini ne oranda taşıyıp taşımadığı gibi konulardan bilgilendik.

Vedalaşmanın ardından ben sürücü koltuğuna geçtim, eşim ise yanıma oturdu ve Arye'yi kucağına aldı; bu şekilde Bandırma yolculuğumuz başladı. Arye yol boyunca inanılmaz uslu durdu, hiçbir sorun çıkarmadı, arabaya alışana kadar çok hareketsizdi, sonrasında etrafını kokladı, bol bol uyudu, her yerimizi yaladı, eşimin üstüne bir kere çişini yaptı. =) Yolda Arye'yi ellerimizle besledik, su içirdik ve bu şekilde Bandırma'ya varıp, arabalı vapura kendimizi attık.


Asıl maceranın vapurda başlayacağından habersiz bir şekilde arabayı park ettik ve oturmaya başladık. O sırada bir görevli gelip arabanın içerisinde oturmanın yasak olduğunu, üst kata çıkmamız gerektiğini söyledi; evcil hayvanımız olduğunu söyledik ama ısrar etti, taşıma kabı varsa hayvanı da yukarı alıp, oradaki görevlilere teslim edebileceğimizi söyledi. Taşıma kabını monte edememize yine veryansın ettik, Arye'yi üzülerek arabada bıraktık ve üst kata çıktık. Bu arada vapur hareket etti ve üzerinden 5-6 dakika zaman geçti. İçimiz içimizi yiyordu, Arye'nin aşağıda tek başına kalmaması lazımdı, daha çok küçüktü, bir travma yaşayabilir daha da kötüsü başına bir şey gelebilirdi. Tekrar görevli birini aradık, birkaç kişiye sorduk, aşağı arabaya inmemiz lazım dedik. Herkes başka birine yönlendirdi, o arada benim sinir katsayım arttı, sadece personel yazan ve aşağı inen merdivenlerin kapısını açtım girdim; orada çay keyfi yapan birkaç görevli ile burun buruna geldim.

Aralarından biri yanıma gelip ne olduğunu sordu, arabada evcil hayvanım olduğunu, taşıma kabı bulunmadığını ancak yalnız kalmasının mümkün olmadığını söyledim. Başka hiç bir şey yok mu elinizde hayvan için dedi, valla bir karton kutu var, ona koyup getirebilirim dedim. Adam gayet rahat bir şekilde tamam olur dedi. Aşağı inip, Arye'yi kargo ile gelen eşyaların yer aldığı karton kutuya koyup yukarı çıkardım; taşıma kabında bir kedinin tutulduğu ve görevlilerin odasının bulunduğu bir koridora bıraktım. Bizimle ilgilenen görevli Arye'yi görünce delirdi, adamın zaten köpeği varmış, köpeklere hastaymış. Arye ile oynadı, sevdi. Arye de bu durumdan çok mutlu oldu, çılgınlar gibi kuyruk sallamaya başladı. Yolculuk boyunca eşim ve ben de o koridorda Arye'nin yanında zaman geçirdik. Arada başka görevliler gelip Arye'yi sevdiler. Bir ara Arye'yi dışarı bile saldık, hemen kedinin yanına gitti, kedi korktu biraz ama Arye pek oralı olmadı, tam bir bebekti ve her şeyi delicesine merak ediyordu.


Bir ara Arye'ye ve gariban karton kutusuna baktık eşimle; sonra kedinin güzelim taşıma kabına. Bizim köpek tam bir fakir diye içimizden geçirdik. =) Yolculuğun ardından bizimle ilgilenen görevliye çok teşekkür ettik. Arabaya atlayıp, eve doğru yola çıktık.

17 Ekim 2014 Cuma

Arye'nin Ailesi ve Şecere

Köpek dünyasına baktığımızda inanılmaz ırkçı bir yaklaşıma şahit oluruz. =) Dünya çapında belirli grup ve federasyonlar var olup, ülkelerde ise adı geçen bu kurumların temsilcileri bulunur. Örnek vermek gerekirse Türkiye'deki Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu, FCI'ya bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Amaç ilk olarak ülke içindeki köpeklerin kayıt altına alınmasıdır. Kayıt altına alma kısaca Şecere çıkartılması ile mümkün olmaktadır. Şecere ise soy ağacı demek olup, yavrunun atalarının takibi amacıyla kullanılır. Gerçek bir şecereden söz edebilmek için ataların en az 4 kuşak geriye kadar takip edilmesi şart koşulur. Örnek olması açısından Arye'nin babası olan Efes'in soy ağacının linkini veriyorum: http://www.sbtpedigree.com/dogarchive3/details.php?id=134174

Baba Efes:

Anne Blacky:

Baba ve Anne:

Efes duruşu, karakteri, fiziksel özellikleri olarak hem benim hem de eşimin bayıldığımız bir köpekti, görünce kesinlikle hayranlık uyandırıyordu. Arye'nin annesi olan Blacky ise insan canlısı, sevecen ve kapkara bir güzellikti.

Köpek federasyonlarının bir diğer amacının ise belirli ırka has köpekler için ırk standartlarının yükseltilmesi olduğu görülür. Mesela KİF'e kayıtlı köpekleri çiftleştirebilmek için, her iki köpeğin de Türkiye'de yapılmış ırka has güzellik yarışmalarında belirli dereceler alması gerekmektedir. Bu gereklilikleri taşımayan köpeklerin çiftleştirilmesine izin verilmez.

Irka has güzellik yarışması kavramını açmak gerekirse; FCI gibi kuruluşlar öncelikle belirli ırkları kabul ettiklerini ve her ırk için belirledikleri çeşitli standartları açıklarlar. Misal Arye bir Staffordshire Bull Terrier olup, FCI'ın bu ırk için belirlediği standartlar şu linkte mevcuttur: http://www.fci.be/en/nomenclature/STAFFORDSHIRE-BULL-TERRIER-76.html

Standartlar incelendiğinde, köpeğin karakter özellikleri, çene yapısı, duruşu, tüy özellikleri, kuyruğu, hareket tarzı, boyutları ve genel anatomik yapısı hakkında detaylı bilgilerin yer aldığı görülecektir. Irkların standartları hakkında uzmanlaşan hakemler gerçekleştirilen güzellik yarışmalarında köpekleri bu standartlara göre değerlendirerek, onlara çeşitli unvanlar bahşederler. Yarışmalarda önce yerel dereceler elde edilir; bu iş daha sonra devam ettirilirse çeşitli uluslararası yarışmalarda derece elde edilmesine kadar gider.

12 Ekim 2014 Pazar

Eve Gelen Misafir

Bu blogun amacı Arye ile yaşadıklarımızı tarihe not düşmektir diyerek açılışı yapalım.


Evimize 5.8.2014 doğumlu, tatlı mı tatlı bir Staffordshire Bull Terrier(English Staff) yavrusu geldi, misafir demek aslında yanlış bir tabir, artık o evin bir ferdi, aileden biri. İsmini Arye koyduk. Arye'yi Güzelbahçe/İzmir'de yer alan TİM Köpek Çiftliği'nden aldık. Yetiştiricisi Selçuk Özfırat.




Burada haklı bir yakarış olan "Neden barınaktan bir köpeği sahiplenmediniz?" sorusuna bir parantez açarak devam edelim. Bu soru köpeği sahiplenmeden evvel hangi özelliklere sahip olmasını istiyoruz sualine bir cevap vermeyi de gerektiriyor.

Köpeği alırken faydalandığım bir site olan Juen'deki English Staff kıstaslarını aşağıya ekliyorum. (Ayrıca Juen'in petshop'u da çok iyi hizmet veriyor; herkese öneririm.)

Karakter Özellikleri:
Başka köpeklerle geçinme: 2/5
Başka hayvanlarla geçinme: 4/5
Çocuklarla anlaşma: 4/5
Yabancılara davranış: 4/5
İtaat seviyesi: 4/5
Eğitilebilirlik: 4/5
Koruma özelliği: 2/5
Egzersiz ihtiyacı: 3/5
Oyunculuk: 4/5

Köpekten beklediğim karakter isteklerine bakarsak, çocuklarla iyi geçinebilmesi, yabancılara karşı sevecen olması ile yüksek seviye itaat ve eğitilebilirlik idi. Çocuklarla iyi geçinebilmesi, ileride bir çocuğumuz olursa rahat etmemiz amacıylaydı, yabancılara karşı sevecen olmasının gerekliliği ise Arye'nin bir şehir köpeği olmasından kaynaklanıyordu. Dışarıda yaptığı her yürüyüşte pek çok insan ile etkileşime girecek olan Arye, kesinlikle yabancılara karşı iyi davranmalıydı, yoksa şehir içinde yaşam konusunda uyum sorunları baş gösterebilirdi. Bunun yanı sıra itaat ve eğitilebilirlik konusundaki gelişmişlik ise özel isteklerimdi.

Küçük sayılabilecek bir apartman dairesinde oturmamız ve yoğun bir çalışma temposuna sahip olmamız orta seviyede enerji derecesindeki bir köpeğe yönlendirdi beni, 3/5'lik egzersiz ihtiyacı bu nedenle makuldü. Oyuncu olması ve insana çok bağlı olması ise evde beraber güzel vakit geçirmeyi garantilediği için önemliydi. Bu ırkın benim için tek falsosu koruma özelliğinin düşük olmasıydı, aslında koruma özelliğinin düşüklüğü English Staff'ların alan koruması yapmamasından ileri geliyor. Yani bu ırk belirli bir bölgeyi mesela evinizdeki salonu sahiplenip o bölgeyi korumuyor ancak bağlandığı ve sahibi olarak bellediği kişileri koruma özelliğine sahip. Benim için de kişi koruması yapması önemliydi, alan koruması ikinci öncelikti.

Tabii ki her köpek birebir ırk özelliklerini yansıtacak diye bir kaide yok ancak bunlara yakınsaması bekleniyor. Mesela Arye'nin 3 adet kardeşi daha var; kardeşler arasında en baskın ve hareketli olanı Arye. Enerji seviyesi genel olarak yüksek bir köpek kendisi, ayrıca baskın karakteri kesinlikle sabırlı ve tutarlı bir eğitimin gerekliliğini ortaya koyuyor.

Boyut, Ağırlık ve Tüy Özellikleri:
Irk boyutu: Orta
Yükseklik: Erkekte 36-41 cm., dişide 33-38 cm.
Kilo: Erkekte 11-17 kg., dişide 10-16 kg.
Tüy uzunluğu: Kısa
Tüy dökme: Orta derecede

Küçük sayılabilecek bir apartman dairesinde yaşadığımız için küçük/orta boy bir köpeği tercih ettim; köpek oturduğunda, yattığında, yayıldığında çevresiyle uyumlu bir görüntü içerisinde olmasını istiyordum çünkü. Bu nedenle ırkın özellikleri uygundu, hatta dişiler erkeklere nazaran daha küçüklerdi. Tabii ki dişi seçmemin tek nedeni daha küçük olması değil, kavgaya daha az karışmaya meyilli olması, daha az sorun çıkarma potansiyeli barındırması gibi etkenler daha baskın. Köpek konusunda güvendiğim çoğu kaynak da şehir yaşamı için dişi tercihinin daha iyi olduğundan dem vuruyordu. Ama ne olursa olsun dişi/erkek seçimi kişisel bir tercih, kesinlikle "Dişi daha iyidir." veya "Erkek daha iyidir." şeklinde bir yargıya varılamaz. Kısa tüylü bir ırk bizim için önemliydi, bu sayede dökülen tüyler çok kötü bir görüntü yaratmıyordu; bunun yanı sıra traş ve tarama ihtiyacı daha azdı.

Şimdi ilk soruya geri dönelim, "Neden barınaktan almadık?", istediğim özellikleri birebir yansıtan bir cins köpeği Türkiye'de bulmak imkansıza yakın. Ülkemizde en çok satılan köpekler Golden ve Labrador olabilir. İkisi de büyük köpekler ve uzun tüylüler mesela, barınaklardan kolaylıkla Golden ve Labrador bulunabileceği söyleniyor ama beklentilerimi karşılayan türler değiller ne yazık ki. Hatta ülkemiz için şu tespiti yapmak doğru olur; orta boy ve şehir yaşamına uyumlu bir ırk bulmak gerçekten çok zor. Belki Beagle'lar bu eksikliği biraz kapatabilir ancak onların da enerji seviyesi yüksek. Dogo, Rott, Doberman vs. diye Türkiye'de popüler olan ırkları saymaya devam edebilirim ancak hiçbiri beklentilerimi tam olarak karşılamayacaklardır. O halde cins köpeği barınaklardan bulamıyoruz diyelim, kırma köpeklere yönelmek bir tercih olabilir. Ancak ben ilk kez köpek bakacağım ve köpeği bakmak için bütün şartlarımı zorlayacağım için bir sürpriz istemedim; alacağım köpeğin anne ve babasını bilmek, karakterinden bir miktar emin olmak istedim. Bu nedenle güvendiğim ve köpeklere iyi baktığından emin olduğum düzgün bir çiftliği tercih ettim. Unutmadan söylemem gerekir ki işini kötü yapan bir çiftlikten veya petshop'tan köpek almak ÇILGINLIKTIR, BİLİNÇSİZLİKTİR, YAPILABİLECEK EN BÜYÜK HATADIR.

Sonuçta beklentilerinizi, isteklerinizi ve yaşam şartlarınızı çok iyi tartın, bu şartlara uyan bir köpeği barınaklarda bulabilecekseniz, ilk seçenek olarak kesinlikle barınaklardan bir canı sahiplenin ve kurtarın. Tüy ve boyut konusu sorun değilse Golden ve Labrador'lar müthiş köpeklerdir. Ancak gerçekten bir ırkı beğendiniz diyelim, ilk olarak Türkiye'deki düzgün yetiştiriciler bu köpeği yetiştiriyor mu diye araştırın, yabancı ülkeden köpeği getirtmek ikinci tercihiniz olsun. Son bir not olarak buraya düşeyim: Araştırmalarım sonucunda West Highland White Terrier almaya karar vermiştim ancak Türkiye'de bu ırkı yetiştiren kimse olmadığı için vazgeçtim. Şanslıyım ki ikinci tercihim olan Staffodshire Bull Terrier yetiştiren düzgün bir yer bulabildim.